Miras Sözleşmelerinin Ortadan Kaldırılması Davası | Eskişehir Boşanma Avukatı, Gürler Kocak, Eskişehir Avukat Türk Medeni Kanunu’nun 545 ve devamı maddelerinde düzenlenen miras sözleşmelerinin ortadan kaldırılması hususu hukukumuzda genellikle iki çeşit miras sözleşmesi ile…
Miras Sözleşmelerinin Ortadan Kaldırılması Davası | Eskişehir Boşanma Avukatı, Gürler Kocak, Eskişehir Avukat Türk Medeni Kanunu’nun 545 ve devamı maddelerinde düzenlenen miras sözleşmelerinin ortadan kaldırılması hususu hukukumuzda genellikle iki çeşit miras sözleşmesi ile…
Miras Sözleşmelerinin Ortadan Kaldırılması Davası | Eskişehir Boşanma Avukatı, Gürler Kocak, Eskişehir Avukat Türk Medeni Kanunu’nun 545 ve devamı maddelerinde düzenlenen miras sözleşmelerinin ortadan kaldırılması hususu hukukumuzda genellikle iki çeşit miras sözleşmesi ile…
Miras Sözleşmelerinin Ortadan Kaldırılması Davası | Eskişehir Boşanma Avukatı, Gürler Kocak, Eskişehir Avukat Türk Medeni Kanunu’nun 545 ve devamı maddelerinde düzenlenen miras sözleşmelerinin ortadan kaldırılması hususu hukukumuzda genellikle iki çeşit miras sözleşmesi ile… Miras Sözleşmelerinin Ortadan Kaldırılması Davası | Eskişehir Boşanma Avukatı, Gürler Kocak, Eskişehir Avukat Türk Medeni Kanunu’nun 545 ve devamı maddelerinde düzenlenen miras sözleşmelerinin ortadan kaldırılması hususu hukukumuzda genellikle iki çeşit miras sözleşmesi ile…-
BLOG
BLOG
- TÜM BLOG YAZILARI
Miras Sözleşmelerinin Ortadan Kaldırılması Davası
29.12.2023Türk Medeni Kanunu’nun 545 ve devamı maddelerinde düzenlenen miras sözleşmelerinin ortadan kaldırılması hususu hukukumuzda genellikle iki çeşit miras sözleşmesi ile karşımıza çıkmaktadır. Bunlardan ilki olumlu miras sözleşmesi olup ölünceye kadar bakma sözleşmesi diğeri ise olumsuz miras sözleşmesi olup mirastan feragat sözleşmesidir.
TMK 545. Maddesinde MİRAS SÖZLEŞMESİNİN ŞEKİL KOŞULLARI düzenlenmiş olup T.M.K.MADDE 545 “Miras sözleşmesinin geçerli olması için resmi vasiyetname şeklinde düzenlenmesi gerekir. Sözleşmenin tarafları, arzularını resmi memura aynı zamanda bildirirler ve düzenlenen sözleşmeyi memurun ve iki tanığın önünde imzalarlar.’’
Mirastan feragat sözleşmesi (TMK'nın 528.maddesi) miras sözleşmesinin bir çeşidi olduğundan resmi vasiyetname şeklinde yapılması zorunludur.’’(TMK'nın 545. md. ve Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı 11.02.1959 tarih 16/14 sayılı Kararı Yargıtay 7. H.D. 2021/5364 Esas – 2022/6173 Karar sayılı 24.10.2022 tarihli kararı Yine Yargıtay 7. H.D. 2021/5375 Esas – 2022/5707 Karar sayılı 03.10.2022 tarihli kararlarında paralel nitelikte kararlar vermiştir.
“Mirasbırakanın damadının, noterde düzenleme şeklinde yapılan mirastan feragat sözleşmesinde tanık olarak yer alması halinde geçerli bir mirastan feragat sözleşmesinden söz edilemeyeceği “Ölüme bağlı tasarrufların hüküm ve neticelerini, mirasbırakının ölümünden sonra meydana getirmesi söz konusu olduğu için, bu özelliği nedeniyle, kanun koyucu bu tasarrufların kurulmasını sıkı şekil şartına bağlamıştır.
Kanun koyucu ölüme bağlı tasarrufların yapılması için iki farklı şekil şartı öngörmüştür. Bunlardan biri, mirasbırakanın tek taraflı yaptığı ve her zaman dönebileceği vasiyetname (MK 531-544), diğeri iki taraflı, bağlayıcı özelliği olan miras sözleşmesidir.
Miras sözleşmesinin geçerli olması için Türk Medeni Kanununun 545/I. maddesi uyarınca resmî vasiyetname şeklinde düzenlenmesi gerekir.
Türk Medeni Kanununun 536. maddesinde resmi vasiyetnamede yer alacak tanıkların bazı özellikleri taşıması hükme bağlanmış; bazı kişilerin resmî memur veya tanık olarak, resmî vasiyetnamenin tanziminde yer alamayacağı açıkça öngörülmüştür. Düzenlemeye katılma yasağını öngören 536. madde emredicidir.
Türk Medeni Kanununun 536. maddesinin 1. fıkrası mutlak yasakları öngörmüştür. Birinci fıkraya göre “Fiil ehliyeti bulunmayanlar, bir ceza mahkemesi kararıyla kamu hizmetinden yasaklılar, okur yazar olmayanlar, mirasbırakanın eşi, üstsoy ve altsoy kan hısımları, kardeşleri ve bu kişilerin eşleri, resmi vasiyetnamenin düzenlenmesine memur veya tanık olarak katılamazlar”.
Kanun koyucu, Türk Medeni Kanununun 536/I. maddesine tanıkların ve resmi memurun tarafsızlığının sağlanmasını istediği için böyle bir hükmü düzenlemiştir.
Türk Medeni Kanununun 536/I. maddesinde öngörülen unsurlardan birini içinde barındıran resmî vasiyetname resmi şekle aykırı olarak düzenlenmiş addedilir ve işlem iptal davasına konu edilebilir.
Mirastan feragat sözleşmesi, hukuki niteliği itibariyle bir miras sözleşmesi olduğu için, yukarıda açıklanan kurallar mirastan feragat sözleşmesinin kurulmasında da geçerli olacaktır. Somut olayda, mirasbırakanın damadı ... ... 1. Noterliğinin 06.03.2009 tarihli düzenleme şeklinde mirastan feragat sözleşmesinde tanık olarak yer almıştır. Türk Medeni Kanununun 536. maddesinde belirtilen emredici ve yasaklayıcı kural nedeniyle geçerli bir mirastan feragat sözleşmesinden söz edilemez. 14. HD. 06.10.2020 T. E: 2019/3626, K: 5850
“..dava mahiyeti itibariyle mirasçılar arasında miras payının devrine ilişkin sözleşmelerle ilgilidir. Sözleşmeler murisin sağlığında yapılmıştır. Medenî Kanunun 613. maddesi gereğince bu tür sözleşmelerin geçerli olabilmesi için sözleşmeler mirasbırakanın katılması veya sonradan muvafakat etmesi zorunludur.
Gerek mirasçılar O. ve S. Üstündağ ile davacı F. Üstündağ arasında yapılan İzmir 17. Noterliğinin 20.01.1989 tarih 3401 sayılı ve gerekse mirasçı F. Üstündağ ile davacı F. Üstündağ arasında yapılan Ankara 24. Noterliğinin 30.01.1989 tarih ve 5245 sayılı miras paylarının devri sözleşmelerinde murisin katılımı olmadığı gibi, davacı bu sözleşmelere muris A. Üstündağ’ın sonradan muvafakat ettiğini de kanıtlamamıştır.
Bu durumda, sözleşmeler batıl olduğundan ve hukuki sonuç doğurmayacaklarından davanın reddi gerekirken hukuki nitelendirmede yanılgıya düşülerek davanın kabulü bozmayı gerektirmiştir.”
2. HD. 26.11.1993 T. E:10646, K:11333
MİRAS SÖZLEŞMELERİNİN ORTADAN KALDIRILMASI :
A-Tarafların Yazılı Anlaşması İle :
T.M.K. Madde 546 –“ Miras sözleşmesi, tarafların yazılı anlaşmasıyla her zaman ortadan kaldırılabilir.
Miras sözleşmesiyle mirasçı atanan veya kendisine belirli mal bırakılan kişinin, mirasbırakana karşı miras sözleşmesinin yapılmasından sonra mirasçılıktan çıkarma sebebi oluşturan davranışta bulunduğu ortaya çıkarsa; mirasbırakan, miras sözleşmesini tek taraflı olarak ortadan kaldırabilir. Tek taraflı ortadan kaldırma, vasiyetnameler için kanunda öngörülen şekillerden biriyle yapılır.”
*Kanun miras sözleşmelerinin resmi memur huzurunda iki şahitle yapılmasını öngörmesine rağmen sözleşmenin ortadan kaldırılması sözleşmesinin yazılı şekil şartına tabi tutmuş böylece ortadan kaldırmayı kurmaya nazaran kolaylaştırmıştır.
B-.Sözleşmeden Dönme Yolu İle:
T.M.K. Madde 547 – “Miras sözleşmesi gereğince sağlar arası edimleri isteme hakkı bulunan taraf, bu edimlerin sözleşmeye uygun olarak yerine getirilmemesi veya güvenceye bağlanmaması halinde borçlar hukuku kuralları uyarınca sözleşmeden dönebilir.”
C-Miras Bırakandan Önce Ölme Halinde :
T.M.K.Madde 548 “Mirasçı atanan veya kendisine belirli mal bırakılan kişi mirasbırakanın ölümünde sağ değilse, miras sözleşmesi kendiliğinden ortadan kalkar.
Mirasbırakandan önce ölen kişinin mirasçıları, aksi kararlaştırılmış olmadıkça, ölüme bağlı tasarrufta bulunandan, miras sözleşmesi uyarınca elde ettiği ölüm tarihindeki zenginleşmeyi geri isteyebilirler.”
D-Tasarruf Edilebilir Kısmın Daralması T.M.K.Madde 549 “Miras sözleşmesi veya vasiyetnameyle yapılan ölüme bağlı kazandırmalar, mirasbırakanın tasarruf edebileceği kısmın sonradan daralması yüzünden hükümsüz olmaz; sadece tenkis edilebilir.”
MİRAS SÖZLEŞMELERİNİN DAVA YOLUYLA SONA ERMESİ :
“Mirastan feragat sözleşmesi iki taraflı akitlerden olup, yasada belirtilen koşullar oluşmadıkça sözleşmenin tek taraflı feshi olanaklı değildir. Feragat Sözleşmesi,
-ya tarafların karşılıklı olarak anlaşması (MK. 493/1) ile
- veya dönme hakkı sözleşmede açıkça saklı tutulmuş ise
-veya iradeyi sakatlayan nedenlerden birinin varlığı (MK. 451-499 BK. 23-31)
-ya da mirastan ıskat sebeplerinin ortaya çıkması (MK. 493/2)
-karşı edimin yerine getirilmemesi (MK. 494),
-şekil eksikliği (MK. 500) hallerinde feshedilebilir. (Y.2.H.D.nin 31.03.2000 tarih ve 11399 Esas -14374 Karar sayılı kararı) Fesih konusunda anlaş¬mazlık halinde dava yolu ile fesih istenebilir.
BU DAVANIN DAVACISI KURAL OLARAK MİRASBIRAKANDIR :
Sözleşmenin tarafı olan miras bırakandır. Miras bırakanın ölmesi halinde mirasçılar sözleşmenin diğer tarafının üzerine düşen edimini yerine getirmediği iddiasıyla bu davayı açamazlar. Ancak mirasçıların muris muvazaası yahut hile gibi genel hükümlere dayalı olarak sözleşmenin feshimi isteme hakkı bulunmaktadır.
Nitekim Yargıtay emsal kararında; “Bakım borcu yerine getirilmediği iddiasıyla sözleşmenin feshini isteme hakkı, bakım alacaklısının sağlığında kullanması gereken bir hak olduğundan, bakım alacaklısı mirasçılarının, bakım borçlusunun edimini yerine getirmediği savunması bu davada dinlenemez.”7. HD. 17.10.2022 T. E: 2021/5369, K: 5971“Bakım borçlusunun bakıp gözetme yükümlülüğü aksi kararlaştırılmadığı sürece, bakım alacaklısını ailesi içerisine alıp konut temini, besleme-giydirme, hastalığında tedavi, manevi yönden de her türlü yardım ve desteği sağlama gibi ödevleri kapsar. Bu görevlerin yerine getirilmesi halinde ölünceye kadar bakım sözleşmeleri taraflarına kişisel hak sağladığı için tapu iptali ve tescil davasını, bakım borçlusu ya da onun külli halefleri bakım alacaklısının mirasçılarına karşı açabilirler. Kuşkusuz, ölünceye kadar bakım sözleşmesinin muvazaalı olarak yapıldığı her zaman ileri sürülebilir. Kısaca ifade etmek gerekirse, muvazaa irade ile beyan arasında kasten yaratılmış aykırılıktır. Böyle bir savunma ileri sürülmüşse, mahkemece dayanılan sözleşmedeki tarafların gerçek ve müşterek amaçlarının Borçlar Kanununun 19. maddesi hükmünden yararlanarak açıklığa kavuşturulması gerekir. Zira bu gibi durumlarda ölünceye kadar bakım sözleşmesinin ivazlı olarak (bedel karşılığı) değil de bağış amaçlı veya mirasçıların bazılarından mal kaçırmak amacı ile yapıldığı kabul edilmelidir.
Somut olaya gelince, ölünceye kadar bakım sözleşmesinin diğer mirasçılardan mal kaçırmak amacıyla muvazaalı şekilde düzenlendiği iddia edilmiş ancak, bu konuda yeterli araştırma ve inceleme yapılmamıştır. Dosya kapsamına göre murisin tüm malvarlığı tespit edilmemiş, dava konusu taşınmazların değeri belirlenmemiştir. O halde mahkemece, muris adına kayıtlı tüm mal varlığının miktarı, temlik edilen taşınmazların murisin tüm malvarlığına oranı araştırılarak, Dairemizin yukarıda açıklanan ilkeleri doğrultusunda toplanan tüm deliller birlikte değerlendirilerek temlikte bakıp gözetme koşulunun değil bağış amacının üstün tutulup tutulmadığının belirlenmesi gerekir.
Mahkemece, belirtilen bu husus üzerinde durulmadan eksik inceleme ile bakımı üstlenen davacıların edimleri ile murisin edimi arasında açık nispetsizlik bulunduğu gerekçesiyle yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiş, bu sebeple hükmün bozulması gerekmiştir.” 14. HD. 27.10.2015 T. E: 6623, K: 9526
“Ortak işlemin miras mukavelesi niteliğinde kabulü halinde ancak anlaşma (MK. 493/1), tek taraflı fesih haklarının saklı tutulması, mirastan iskat sebeplerinin ortaya çıkması (MK. 493/1), karşı edimin yerine getirilmesi (MK. 494), ehliyetsizlik veya bir irade sakatlığı (MK. 451-499), şekil eksikliği (MK. 500) sebeplerine bağlı olarak ve kural olarak da âkit tarafça feshedilebileceği gözden ırak tutulmamalıdır.” 2. HD. 2.3.1990 T. E:1989/9067, K:2434 (Yasa D. 1990/4, s:618 vd. - YKD.1990/9, s:1296) (E UYAR http://app.e-uyar.com/karar/index/ff71b984-fa4e-4674-8a05-2ec874c9932c)
“Mirastan feragat sözleşmesi iki taraflı akitlerden olup, yasada belirtilen koşullar oluşmadıkça sözleşmenin tek taraflı feshi olanaklı değildir. Feragat Sözleşmesi, ya tarafların karşıhklı olarak anlaşması (MK. 493/1) ile veya dönme hakkı sözleşmede açıkça saklı tutulmuş ise veya iradeyi sakatlayan nedenlerden birinin varlığı (MK. 451-499 BK. 23-31) ya da mirastan ıskat sebeplerinin ortaya çıkması (MK. 493/2) karşı edimin yerine getirilmemesi (MK. 494), şeldl eksikliği (MK. 500) hallerinde feshedilebilir. (Y.2.H.D.nin 02.03.1990 tarihli 9067-2434 sayılı kararı) Fesih konusunda anlaş¬mazlık halinde dava yolu ile fesih istenebilir.
Davacı mirastan feragat, sözleşmesinden tek taraflı dönme hakkını saklı tutmadı¬ğından gerekçe aksine sözleşmeden tek taraflı dönülemez.
Ancak davacı, iradeyi sakatlayan nedenlerle mirastan ivazsız feragat sözleşmesinin iptalini talep etmiş bu konudaki delillerini ibraz etmiştir.
O halde mahkemece yapılacak iş, davalılardan da Hukuk Usulü Muhakemeleri Ya¬sasının 186 ve 200. maddeleri gereğince delillerini sormak onlarda delil gösterdikleri takdirde taraf delillerini toplamak sonucu uyarınca bir karar vermekten ibarettir” .2. HD.31.03.2000 T. E:11399, K:14374
Sık karşılaşılan ölünceye kadar bakma sözleşmesinin davası Yargıtay’ca ayrıntılı bir şekilde anlatıldığından Yargıtay kararı bu yazımız içine aynen alınarak uygulamacılara ışık tutması amaçlanmıştır.
ÖLÜNCEYE KADAR BAKMA SÖZLEŞMESİNİN FESHİ DAVASI
2.1.Ölünceye kadar bakım sözleşmeleri taraflara hak ve borçlar yükleyen sözleşmelerden olup, bakım borcuna karşılık bir taşınmazın devri kararlaştırıldığında, bakım alacaklısının ölümünden sonra onun mirasçıları mülkiyeti geçirme borcu ile yükümlüdürler. Bu yükümlülüklerini yerine getirmemeleri halinde, sözleşmeye dayanılarak tapu iptali ve tescil istemi ile dava açılabilir.
2.2.Kaynağını Türk Borçlar Kanununun 611. ve devamı maddelerinden alan ölünceye kadar bakım sözleşmeleri, anılan Kanunun 612. ve Türk Medeni Kanununun 545. maddesi gereğince resmi şekilde düzenlenmelidir. Resmi şekilde düzenlenmeyen ölünceye kadar bakım sözleşmelerine değer verilerek tapu iptali ve tescil hükmü kurulması mümkün değildir. (Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 06.02.2008 tarihli ve 2008/14-70 2008/104 sayılı Kararı)
2.3.Bakım borçlusunun bakıp gözetme yükümlülüğü aksi kararlaştırılmadığı sürece, bakım alacaklısını ailesi içerisine alıp ikametgâh temini, besleme-giydirme, hastalığında tedavi, manevi yönden de her türlü yardım ve desteği sağlama gibi ödevleri kapsar. Bu görevlerin yerine getirilmesi halinde ölünceye kadar bakım sözleşmeleri taraflarına kişisel hak sağladığı için tapu iptali ve tescil davasını bakım borçlusu ya da onun külli halefleri bakım alacaklısının mirasçılarına karşı açabilirler.
2.4.Bakım borcu yerine getirilmediği iddiasıyla sözleşmenin feshini isteme hakkı, bakım alacaklısının sağlığında kullanması gereken bir hak olduğundan, bakım alacaklısı mirasçılarının, bakım borçlusunun edimini yerine getirmediği savunması bu davada dinlenemez.
2.5.T.BK'nın 617. maddesinde, sözleşmeden doğan ödevlere aykırılık nedeniyle ilişki çekilmez olmuşsa ya da başka önemli nedenlerle ilişkinin sürdürülmesi aşırı ölçüde güçleşmiş veya olanaksız hale gelmişse taraflardan her birinin tek yanlı olarak sözleşmeyi feshetme, verdiği şeyi geri alma hatta karşı tarafın kusurlu olması halinde tazminat isteme hakkı tanınmıştır. O halde yükümlülüklerini yerine getirmeyen bakım borçlusuna karşı bakım alacaklısı her zaman fesih hakkını kullanabilmekte, fesih geçmişe etkili olmak üzere sözleşmeyi sona erdirdiğinden verdiği şeyi de geri isteyebilmektedir.
2. Değerlendirme
2.1.Ölünceye kadar bakım sözleşmelerinde bakıp gözetme borcunun kapsamı, ne aktin başında ne de devamı sırasında belirli olmayıp, bakım alacaklısının hayatı boyunca oluşacak şartları tayin eder. Esasen ölünceye kadar bakma aktini hizmet aktinden ayıran unsur da bu yöndür. Bakım alacaklılarının akit anında özel bakıma muhtaç halde olmasını aramak kanunda bulunmayan bir unsur ilave etmek olur. Bu ihtiyaçların karşılanmasını sağlayacak maddi desteğin ne olacağını önceden kestirmek mümkün olamaz. Kaldı ki bu aktin hedefi nafaka veya ahlaki görevler kadar bir maddi destek elde etmek değil, tarafların bilhassa bakım alacaklısının sosyal durumuna uygun bir bakım elde etmektir.
2.2.Somut olaya gelince; Bölge Adliye Mahkemesince sözleşmeden kaynaklı yükümlülüklerin davalı tarafından yerine getirilmediği hususunun davacı tarafından kanıtlanamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş ise de; bakım borçlusu davalının işi nedeniyle başka bir şehirde çalıştığı gerek cevap dilekçesindeki beyanları gerekse tanık beyanları ile sabittir. Bakım borcunun sözleşmenin yapılmasından sonra davalının farklı şehirde göreve başlaması nedeniyle yerine getirilmediği belli olduğu halde ilk derece mahkemesi kararı kaldırılarak davanın reddine karar verilmesi doğru görülmemiş, kararın bu nedenle bozulması gerekmiştir. 7. HD. 17.10.2022 T. E: 2021/5353, K: 5970
Açılan davada bakım alacaklısı mirasçılarının, bakım borçlusunun edimini yerine getirmediği savunması, sözleşmenin bakım borcu yerine getirilmediği iddiasıyla feshini isteme hakkı bakım alacaklısının sağlığında kullanması gereken bir hak olduğundan dinlenmez….Bu nedenlerle mirasçı olabilecek kimselerle yapılmış olan ölünceye kadar bakma sözleşmesinin yapılması sırasında özel bakıma muhtaç bulunmamak veya akitten sonra çok kısa yaşamak, bu aktin saklı pay kurallarını bertaraf amacına yönelik olduğunu kabule yeterli değildir.14. HD. 08.06.2010 E:4097, K:6682
BK’nun 512. ve MK’nun 545. maddelerinde öngörülen şekil şartına uyulmadan yapılan ve bu nedenle geçersiz olan miras sözleşmesinin, taraflarca bakım alacaklısının ölümüne kadar yerine getirilmiş ve bakım alacaklısı tarafından herhangi bir iptal talebinin de ileri sürülmemiş olması karşısında, bakım alacaklısının ölümünden sonra, mirasçıları tarafından şekil eksikliğinin ileri sürülmesinin objektif dürüstlük kurallarına aykırılık teşkil edeceği”2.H.D 24.11.2004 T. E: 11297, K: 13856
«Birden fazla mirasbırakanın ölümlerinden sonra hüküm ifade etmek üzere, mamelekleri üzerinde tek taraflı olarak tasarrufta bulunmak gayesiyle, birlikte arzularını açıklamalarına ortak vasiyetname denir. Ortak vasiyetnamelerin, bu niteliği alabilmeleri için önemli olan, vasiyetnamelerin bir tek işlemde birleşmeleri olmayıp birden fazla şahsın mamelekleri üzerinde birlikte tasarrufta bulunma müşterek iradelerinin varlığıdır» (Dr. M. DURAL, Mukayeseli Hukuk Araştırmaları Dergisi 1969/1, s.165). Daha başka bir ifade ile aynı işlemle yapılan birbiriyle iç içe geçmiş ve biri diğerine bağımlı vasiyetnameler ortak vasiyetname sayılır. Bu hali ile birisi bakımından şekil şartı tamam olmakla beraber diğeri yönünde şekil şartı eksik kalan vasiyetnameleri geçerli saymak mümkün değildir. Vasiyetçilerden birisi tarafından el yazısı ile düzenlenen ve fakat diğeri tarafından da imzalanan vasiyetnameyi bu cümleden saymak mümkündür.
Miras sözleşmesi ve sair kurumlar çerçevesinde yorumlanmak mümkün oldukça murisin son arzularını ayakta tutmak gerekir. Senedin vasiyetname şeklinde adlandırılması önem taşımaz. Böyle olunca, resmi şekilde yapılmış olan ortak tasarrufta tarafların açıldıkları işlemler birbirine bağımlı ise olayın miras mukave-lesi olarak nitelendirilmesi, taraflardan biri diğerine bazı mükellefiyetler yüklemiş veya bazı ikame şartları konmuşsa her iki irade açıklamasının geçerli kabulü son arzulara uygun düşen bir yorum tarzı olur. Ortak işlemin miras mukavelesi niteliğinde kabulü halinde ancak anlaşma (MK. 493/1), tek taraflı fesih haklarının saklı tutulması, mirastan iskat sebeplerinin ortaya çıkması (MK. 493/1), karşı edimin yerine getirilmesi (MK. 494), ehliyetsizlik veya bir irade sakatlığı (MK. 451-499), şekil eksikliği (MK. 500) sebeplerine bağlı olarak ve kural olarak da âkit tarafça feshedilebileceği gözden ırak tutulmamalıdır.
Bütün bu açıklamaların ışığı altında somut olaya gelince;
Davacıların murisi H. Ş. ile eşi A. Ş. 14.1.1970 gününde resmi şekilde birlikte yaptıkları tasarrufta müşterek malik bulundukları bir taşınmaz malın bir bölümünün davalı Ş. Ö.’e bir bölümünün de davalı S. A.’a, diğer bir müşterek taşınmaz malın da bir kısmının S. A.’a, bir kısmının H. K.’e, bir kısmının M. Ş.’e, M. Ş.’e ve Ş. Ö.’e bıraktıklarını açıklayıp, «ancak her ikimizden birinin vefatı halinde diğerinin vefatına kadar bu vasiyet hükümleri-nin cari olmayıp ancak diğerinin vefatından sonra tamamen cari ve hüküm ifade edeceğini, ikimizden birinin vefatını müteakip yukarıda yazılı emvalimizin hayatta kalanın tasarrufuna geçeceğini ve bahşedilen mirasçı namzetlerine ancak onun da vefatından sonra intikal edeceğini, bu suretle her ikimizin evvelemirde Medenî Kanunun 468. maddesi gereğince birbirimizi yazılı mirasımızı yukarıda yazılı namzet kimselere intikal ettirmek üzere mirasçı nasp eylediğimizi» şeklinde ifa-deler kullanmışlardır. 17.3.1978 günlü aynı biçimdeki tasarruf senedi ile bazı değişiklikler yapıldığı anlaşılmaktadır. Murisin eşi ve ortak vasiyetçi A. Ş. ise 21.10.1983 günlü resmi şekilde düzenlenen belge ile 14.1.1970 tarihli 535 numaralı vasiyetnameden ve bugüne kadar yapılan bilûmum vasiyetnamelerden rücu ettiğini ifade etmiştir.
Görüldüğü gibi, davacıların murisi H. ile A.’nin 14.1.1970 gününde yaptıkları tasarruf resmi şekle uygundur. Ortak mal üzerinde ortak tasarruf olup birbirlerine öncelikle muayyen maldaki pay vasiyeti suretiyle oluşan «mal vasiyeti mukavelesi» (Dr. Zahit İMRE, Türk Miras Hukuku, 1978, s.273) niteliği taşımaktadır. Murisler 17.3.1978 günlü sözleşmede bu niteliği değiştirmemişler, fevkalade ikame yoluyla yararlanacaklarda değişiklik yapmışlardır. Öyle olunca yukarıdaki açıklamalar çerçevesinde sözkonusu tasarruflar miras sözleşmesi olarak geçerlidir. Taraflardan birinin ölümünden sonra, diğerinin şartları oluşmadan tek taraflı feshi hüküm ifade etmez. Öte yandan, 21.11.1983 günlü belge, MK. 489. maddesinin gönderme yaptığı MK. 481. maddesinde belirlenen şahit açıklamalarını taşımadı-ğından, sonuç doğurur nitelikte değildir.
Dosyadaki yazılara mahkemece de dayanılan gerekçelerle yukarıdaki açıklamalara göre yerinde görülmeyen bütün temyiz itirazlarının reddiyle usul ve kanuna uygun olan hükmün ONANMASINA...
2. HD. 2.3.1990 T. E:1989/9067, K:2434 (Yasa D. 1990/4, s:618 vd. - YKD.1990/9, s:1296) (E UYAR http://app.e-uyar.com/karar/index/ff71b984-fa4e-4674-8a05-2ec874c9932c)
MİRASTAN FERAGAT SÖZLEŞMESİNDEN SÖZLEŞMENİN TARAFLARININ YAZILI SÖZLEŞMEYLE DÖNMESİ MÜMKÜN OLUP NOTERLİKÇE DÜZENLENMESİ GEREKMEZ:
Gerçekten davalı F.S.L., 20.5.1960 günlü tesis senedi içinde ve murisin huzurunda, mirastan feragat iradesini açıklamış ve usulünce mirastan feragat sözleşmesinin şartları gerçekleşmiştir. Ancak sonradan, muris ve mirastan feragat eden eşi F.S. 5.5.1964 günlü bir sözleşme ile mirastan feragate ilişkin ve yukarıda sözü edilen mukaveleden rücû etmişler, bu konudaki iradeleri telahuk etmiş, böylece mirastan feragat mukavelesinin hükümleri ortadan kaldırılmıştır. İşte bunu müteakip 27.7.1965 günlü olup davaya konu teşkil eden vasiyetname, karşılıklı olarak düzenlenmiştir. Davaya mevzu teşkil eden bu vasiyetnamenin metninde dahi evvelce vaki mirastan feragat sözleşmesinden rızaen dönüldüğüne işaret olunmuştur. Şu halde mahkemece «davanın reddi» gerekirken, olaya uymayan düşüncelerle, vasiyetnamenin iptal edilmiş olması usul ve kanuna aykırıdır.
2. HD. 7.12.1971 T. E:7268, K:6979 (İBD. 1972/3-4, s:280 vd. - İKİD. S:136, s:1008 vd. - ABD. 1972/1, s:129 vd.) (E UYAR http://app.e-uyar.com/karar/index/8162c22c-c8c6-4e41-8e4f-46ca826d1566)
KATEGORİLER
SON YAZILAR
- Vasiyetnamenin Açılmasına İlişkin Yabancı Mahkeme Kararlarının Tanınması ve Tenfizine İlişkin Dava
- Vasiyetnamenin Tenfizi (İfası/Yerine Getirilmesi) Davası
- Vasiyetnamenin İptali Davası
- Belirli Mal Vasiyeti Davası
- Vasiyetnamenin (Mirasçılık Belgesi) Açılması ve İlgililere Okunması Davası
- Miras Payının Temlikinden Doğan Dava
- Tereke Borcunu Ödeyen Mirasçının Diğer Mirasçılara Karşı Açacağı Rücu Davası
-
TELEFON
(0532) 792 76 22E-POSTA
info@kocakhukuk.com