Borçlu Olan Mirasçıya Kayyım Atanması TMK Madde 648- Açılmış mirasta bir mirasçının payını devralmış veya haczettirmiş olan ya da elinde mirasçıya karşı alınmış borç ödemeden aciz belgesi bulunan alacaklı, sulh hâkiminden bu mirasçının yerine paylaşmaya katılmak üzere bir kayyım atanmasını is

Borçlu Olan Mirasçıya Kayyım Atanması TMK Madde 648- Açılmış mirasta bir mirasçının payını devralmış veya haczettirmiş olan ya da elinde mirasçıya karşı alınmış borç ödemeden aciz belgesi bulunan alacaklı, sulh hâkiminden bu mirasçının yerine paylaşmaya katılmak üzere bir kayyım atanmasını is

Borçlu Olan Mirasçıya Kayyım Atanması TMK Madde 648- Açılmış mirasta bir mirasçının payını devralmış veya haczettirmiş olan ya da elinde mirasçıya karşı alınmış borç ödemeden aciz belgesi bulunan alacaklı, sulh hâkiminden bu mirasçının yerine paylaşmaya katılmak üzere bir kayyım atanmasını is

Borçlu Olan Mirasçıya Kayyım Atanması TMK Madde 648- Açılmış mirasta bir mirasçının payını devralmış veya haczettirmiş olan ya da elinde mirasçıya karşı alınmış borç ödemeden aciz belgesi bulunan alacaklı, sulh hâkiminden bu mirasçının yerine paylaşmaya katılmak üzere bir kayyım atanmasını is Borçlu Olan Mirasçıya Kayyım Atanması TMK Madde 648- Açılmış mirasta bir mirasçının payını devralmış veya haczettirmiş olan ya da elinde mirasçıya karşı alınmış borç ödemeden aciz belgesi bulunan alacaklı, sulh hâkiminden bu mirasçının yerine paylaşmaya katılmak üzere bir kayyım atanmasını is
Koçak Hukuk

Borçlu Olan Mirasçıya Kayyım Atanması

09.10.2024
Koçak Hukuk | Borçlu Olan Mirasçıya Kayyım Atanması

TMK Madde 648- Açılmış mirasta bir mirasçının payını devralmış veya haczettirmiş olan ya da elinde mirasçıya karşı alınmış borç ödemeden aciz belgesi bulunan alacaklı, sulh hâkiminden bu mirasçının yerine paylaşmaya katılmak üzere bir kayyım atanmasını isteyebilir.


YİBK, 14.04.1943, E: 1940/48, K: 1943/15:

“… İcra ve İflâs Kanunu’nun 121 inci maddesinde zikir ve tâdad edilen mal ve haklardan taksim edilmemiş miras hissesi, Kanunu Medeni’nin 612’nci maddesi mucibince temlik edilebileceğine göre cebri icra yoluyla ve açık artırma ile satılabilirse de, bir şirket yahut iştirak halinde tasarruf olunan bir mal hissesi ve bu cümleden olarak içtihadın tevhidi müzakeresine konu olan hadiselerde olduğu gibi taksim edilmemiş bir terekedeki mallardan birine taallûk eden miras hissesi Kanunun Medeni’nin 630’uncu maddesi son fıkrası mucibince satılamayıp bu hususta İcra ve İflâs Kanunu’nun zikri geçen 121’inci maddesi sonunda yazılı olduğu gibi icra tetkik mercii tarafından tedbir alınması yani tasfiye maksadıyla terekedeki şüyuun izalesine lüzum gösterilip tedbirler cümlesinden olarak icra memuruna yahut alacaklıya Kanunu Medeni’nin 588’inci maddesi mucibince vazifeli mahkemeye müracaatla taksim veya şüyuun izalesine tevessül etmek mezuniyetinin verilmesi lâzım geleceğine ve vazifeli mahkemece böyle bir karar verilmedikçe malın tamamı yahut borçlu mirasçıya ait hisse icraca satılamayacağına … karar verildi.” (www.ilhanhelvacidersleri.com/turk-medeni-kanunu/turk-medeni-kanunu-madde-648)


YHGK, T: 07.12.2005, E: 2005/6-662, K: 2005/699:

“… Bozma ve direnme kararlarının içerik ve kapsamları itibariyle, Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık, İ.İ.K.’nun 121. maddesi uyarınca İcra Tetkik Merciince verilen yetkiye dayalı olarak, alacaklı tarafından açılan eldeki davaya, sonradan atanan kayyım tarafından devam olunmasının Türk Medenî Kanunu’nun 648. maddesindeki düzenlemeye uygun bulunup bulunmadığı; Kanun Koyucunun, anılan hükümde, böylesi bir davanın sadece kayyım tarafından açılabileceğini öngörmüş olup, olmadığı noktasında toplanmaktadır.


Türk Medenî Kanunu’nun “Paylaşmaya kayyımın katılması” başlıklı 648. maddesi “Açılmış mirasta bir mirasçının payını devralmış veya haczettirmiş olan ya da elinde mirasçıya karşı alınmış borç ödemeden aciz belgesi bulunan alacaklı, sulh hâkiminden bu mirasçının yerine paylaşmaya katılmak üzere bir kayyım atanmasını isteyebilir.” hükmünü taşımaktadır.


Hukuk Genel Kurulu’nun konuya ilişkin, 3.11.2004 gün ve 2004/6-509-568 sayılı kararında da vurgulandığı üzere; Türk Medenî Kanunu’nun 648. maddesinde belirtilen konumdaki bir alacaklı, icra mahkemesinden alacağı yetkiye dayanarak borçlunun da içinde bulunduğu tüm elbirliği ortaklarına karşı ortaklığın giderilmesi davası açıp, bu davayı sonuçlandırabileceğine; buradaki dava açma hakkı hâkime ya da başka bir kişiye değil, yalnızca mirasçıya ya da icra mahkemesinden İ.İ.K.nun 121. maddesi hükmü uyarınca ortaklığın giderilmesi davasını açma yetkisini alan alacaklıya tanındığına göre; Kanun Koyucunun, böylesi bir davanın sadece atanan kayyım tarafından açılabileceğini öngörmüş olacağı, mevcut yasal düzenleme karşısında kabul edilemez.


Dolayısıyla, somut olaydaki gibi, İ.İ.K.nun 121.maddesi uyarinca icra tetkik merciince (icra mahkemesince) verilen yetkiye dayalı olarak, alacaklı tarafından açılan ortaklığın giderilmesi davasına, Türk Medenî Kanunu’nun 648. maddesi çerçevesinde atanan kayyım tarafından devam olunması usulen olanaklıdır. Eş söyleyişle, davanın mutlaka kayyım tarafından açılmış olması gerekmez.


Hal böyle olunca, Yerel Mahkemenin aynı yöndeki direnme gerekçesi yerindedir. Ne var ki, işin esası Özel Dairece incelenmediğinden, bu yönden inceleme yapılmak üzere dosyanın Özel Daireye gönderilmesi gerekir. …” (www.ilhanhelvacidersleri.com/turk-medeni-kanunu/turk-medeni-kanunu-madde-648)


YHGK, T: 02.04.2003, E: 2003/6-253, K: 2003/270:

“… ortaklığın giderilmesi davaları, paylı veya elbirliği mülkiyetine konu taşınır veya taşınmaz mallar ile haklarda, paydaş ya da ortaklar arasında yürürlükte olan t(o)plu mülkiyet ilişkisini sona erdirip bireysel mülkiyete geçişi sağlayan iki taraflı (axio dubless), yanlar için benzer sonuçlar doğuran davalardır. Davalı da davacı gibi aynı haklara sahiptir. Bu nedenle davacının satış suretiyle paylaşma istemesi, davalının aynen paylaşma istemesine engel oluşturmaz. Aynen taksim kararları kesinleşince, her bir paydaşa isabet eden kısmı üzerinde o paydaşın bireysel mülkiyet hakkı doğmuş olur.


Bu tür davalarda, davayı ortak ya da paydaşlardan biri ya da bir kaçı diğer ortak ya da paydaşlara karşı açar. Davada bütün paydaş veya ortakların yer alması zorunludur. Yukarıda açıklandığı üzere dava hakkı kural olarak malik olan paydaş ya da elbirliği ortağına aittir.


… 01.01.2002 tarihinde yürürlüğe giren 4721 sayılı Türk Medeni Kanununun 648. maddesi paylaşmaya kayyımın katılması başlığını taşımakta olup, açılmış bir mirasta bir mirasçının payını devralmış veya haczettirmiş olan ya da elinde mirasçıya karşı alınmış borç ödemeden aciz belgesi bulunan alacaklının, sulh hakiminden, bu mirasçının payını temsilen paylaşmaya katılmak üzere bir kayyım atanmasını isteyebileceği açıklanmıştır.


… 4721 sayılı Kanunun 648. maddesiyle yeni getirilen düzenleme ile hâkimin mirasçı yerine paylaşmaya iştiraki uygun görülmeyerek, alacaklıya sulh hâkimin(ce) bu mirasçının yerine paylaşmaya katılmak üzere bir kayyım atanması yoluyla davanın görülmesi sistemi benimsenmiştir. Bunda güdülen amaç; madde gerekçesinde açıklandığı üzere; hâkimin hem paylaştırmayı gerçekleştirmesi hem de mirasçı yerine geçmesi uygun görülmediğinden alacaklının ve borçlunun menfaatlerinin dengelenmesidir.


… 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 648 maddesi ile alacaklıya yeni tanınan imkân, borçlu mirasçının payının temsilcisi olarak bir kayyım atanmasını isteyebilmesi hususudur.


Genel Kuruldaki görüşmeler sırasında ortaklığın giderilmesi davasının kimin tarafından açılacağı konusu da tartışılmıştır. İİK. 94 ve 121, Türk Medeni Kanunu’nun hükümleri birlikte değerlendirildiğinde, paylaşma davasını … 4721 sayılı yasa …” (ya göre) “… açılmış mirasta, bir mirasçının payını devralmış veya haczettirmiş olan ya da elinde mirasçıya karşı alınmış borç ödemeden aciz belgesi bulunan alacaklının açacağı açıktır. Maddede açıkça paylaşmaya katılmaktan söz edilmiştir. Borçlu borcunu ödemekte temerrüt halindedir. Borcunu ödemediği için Kanun özel bir yöntem benimseyerek ve borçlunun kendi aleyhine dava açmayacağını düşünerek alacaklıya dava açma hakkını vermiştir. Yasa uyarınca atanacak kayyım da elbette tarafların haklarının denkleştirilmesi için alacaklının kendisine başvurması üzerine paylaştırma davası açabilecektir. Ancak Yasa koyucunun bu davayı sadece atanan kayyımın açacağını kabul ettiğini ileri sürmenin mevcut yasal düzenleme karşısında mümkün olmadığı açıktır.


Görüldüğü gibi eski yasanın 588. maddesi ile yeni yasanın 648. maddesi sanıldığı gibi temelde bir farklılık arz etmemektedir. Yasalardaki durum (İİK.94 ve 121) aynen korunmakta, eski 588’ den farklı olarak eskiden ortaklığın giderilmesi davasında hakim, mirasçı yerine geçerek (kaim olarak) paylaşmaya katılırken, 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 648. maddesi hakimi bu katılmanın dışında bırakmakta, hakimin yerine özel duruma münhasır olmak üzere mirasçının payını temsilen paylaşmaya katılmak üzere bir kayyımın atanacağını öngörmektedir.


Burada sözü edilen kayyımlık (yasal danışmanlık), temsilci kayyımlığı, belirli bir işin (somut olayda paylaşma davasında borçlu mirasçının payının temsilcisi olarak atanacağı için) bu tür kayyımlığa “temsilci kayyımlığı” denilmektedir. Atanan kayyımın paylaşma davasında, borçlunun yararına en uygun çözümün belirlenmesi ve bununla birlikte alacaklının alacağına en kısa zamanda kavuşması konusunda üzerine düşen görevi yapacağı açıktır. Öte yandan yasanın bir amacı da; tarafların iradesine üstünlük tanıyarak öncelikle iradi paylaşma yollarını denemektir. Bu amaçla kayyım, borçlu dışındaki diğer mirasçılarla anlaşıp rızaya dayalı paylaşmayı gerçekleştirebilir…” (www.ilhanhelvacidersleri.com/turk-medeni-kanunu/turk-medeni-kanunu-madde-648)


GÖREVLİ MAHKEME: Sulh Hukuk Mahkemesidir.

YETKİLİ MAHKEME: Miras bırakanın son yerleşim yeri Sulh Hukuk Mahkemesi.

DAVACI: Borçlu olan mirasçıya kayyım atanmasını, mirasçının payını devralmış veya haczettirmiş olan ya da elinde mirasçıya karşı alınmış borç ödemeden aciz belgesi olan alacaklı talep edebilir. (TMK m. 648) (Yılmaz (2024), Miras Hukuku Davaları, Ankara-Yetkin Yayınları: s 295)

DAVALI: Borçlu olan mirasçıya kayyım atanmasına ilişkin davada, kendisine kayyım tayin edilecek borçlu hasım olarak gösterilir. (Yılmaz (2024), Miras Hukuku Davaları, Ankara-Yetkin Yayınları: s 296)