Babanın Çocuğuna Yaptığı Satışın İptal Edilmediği Özel Hal | Eskişehir Boşanma Avukatı, Gürler Kocak, Eskişehir Avukat Yargıtay’ın Miras bırakanın muvazaası konusunda yıllar içerisinde detaylanan yaklaşımları bulunmaktadır. Bu konuda geliştirdiği nispeten yeni bir görüş olan minnet duygusuyla…
Babanın Çocuğuna Yaptığı Satışın İptal Edilmediği Özel Hal | Eskişehir Boşanma Avukatı, Gürler Kocak, Eskişehir Avukat Yargıtay’ın Miras bırakanın muvazaası konusunda yıllar içerisinde detaylanan yaklaşımları bulunmaktadır. Bu konuda geliştirdiği nispeten yeni bir görüş olan minnet duygusuyla…
Babanın Çocuğuna Yaptığı Satışın İptal Edilmediği Özel Hal | Eskişehir Boşanma Avukatı, Gürler Kocak, Eskişehir Avukat Yargıtay’ın Miras bırakanın muvazaası konusunda yıllar içerisinde detaylanan yaklaşımları bulunmaktadır. Bu konuda geliştirdiği nispeten yeni bir görüş olan minnet duygusuyla…
Babanın Çocuğuna Yaptığı Satışın İptal Edilmediği Özel Hal | Eskişehir Boşanma Avukatı, Gürler Kocak, Eskişehir Avukat Yargıtay’ın Miras bırakanın muvazaası konusunda yıllar içerisinde detaylanan yaklaşımları bulunmaktadır. Bu konuda geliştirdiği nispeten yeni bir görüş olan minnet duygusuyla… Babanın Çocuğuna Yaptığı Satışın İptal Edilmediği Özel Hal | Eskişehir Boşanma Avukatı, Gürler Kocak, Eskişehir Avukat Yargıtay’ın Miras bırakanın muvazaası konusunda yıllar içerisinde detaylanan yaklaşımları bulunmaktadır. Bu konuda geliştirdiği nispeten yeni bir görüş olan minnet duygusuyla…-
BLOG
BLOG
- TÜM BLOG YAZILARI
Babanın Çocuğuna Yaptığı Satışın İptal Edilmediği Özel Hal
28.12.2020Yargıtay’ın Miras bırakanın muvazaası konusunda yıllar içerisinde detaylanan yaklaşımları bulunmaktadır. Bu konuda geliştirdiği nispeten yeni bir görüş olan minnet duygusuyla yapılan temlikleri bu yazımızda incelemeye çalışacağız.
Yargıtay 1.4.1974 tarih ve 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı ile "Bir kimsenin; mirasçısını miras hakkından yoksun etmek amacıyla, gerçekte bağışlamak istediği tapu sicilinde kayıtlı taşınmaz malı hakkında tapu sicil memuru önünde iradesini satış doğrultusunda açıklamış olduğunun gerçekleşmiş bulunması halinde, saklı pay sahibi olsun ya da olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçıların, görünürdeki satış sözleşmesinin Borçlar Kanununun 18. maddesine dayanarak muvazaalı olduğunu ve gizli bağış sözleşmesinin de şekil koşulundan yoksun bulunduğunu ileri sürerek dava açabileceklerine ve bu dava hakkının geçerli sözleşmeler için söz konusu olan Medeni Kanunun 507 ve 603. maddelerinin sağladığı haklara etkili olmayacağına" karar vermiştir.
‘Bu durumda, görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Türk Medeni Kanunu'nun (TMK) 706., Türk Borçlar Kanunu'nun (TBK) 237. (Borçlar Kanunu'nun (BK) 213.) ve Tapu Kanunu'nun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler.’ (Yargıtay 1. Hukuk dairesinin 2016/13269 esas 2019/5778 karar ve 11.11.2019 tarihli kararı)
Sözleşme tamamen geçersiz olacağından tenkis davası gibi saklı pay oranında değil tüm miras payı oranında temlik olunan tapulu taşınmazın kendi adlarına miras payı oranında tescilini isteyebileceklerdir.
Yargıtay ilk dönemdeki kararlarında ölünceye kadar bakma vaadi ile yahut satış suretiyle miras bırakan mirasçısına mal temlik edilmesini kat’i bir biçimde muris muvazaası olarak kabul ederek çocuğun anne ve babasına bakmasının ahlaki bir ödevi olması sebebi ile gerek ölünceye kadar bakma vaadi sözleşmesinin gerekse de satış sözleşmesinin asıl yapılmak istenen bağış sözleşmesini gizlemek için yapılan sözleşmeler olarak kabul etmiş ve açılan davalarda tapu kaydının iptali ile davacı (lar) adına miras payları oranında tesciline karar verilmesi gerektiğine karar vermiştir. Ancak daha sonra özellikle toplumsal yapı ve ihtiyaçları göz önüne alarak miras bırakana olağanın üstünde bir emek ile bakım yapan kişiye minnet duygusuyla yapılan temliklerde satış yahut ölünceye kadar bakma sözleşmesi yapılan kişinin yasal mirasçısı olsa dahi; Asıl amacın diğer mirasçılardan mal kaçırmak olmayıp minnet duygusuyla temlik olduğunda bu satışın muvazaa olarak nitelendirilemeyeceğine karar vermiştir.
Burada Yargıtay’ın ilk aradığı kriter: miras bırakanın minnet duygusu ile hareket edip etmediğidir. Yani mirasçılardan birinin diğer mirasçılara nazaran miras bırakanın bir bakım ve ihtiyaçlarını ahlaki görev sebebi ile ilgilenmenin üstünde bir şekilde karşılayıp karşılamadığıdır. Örneğin T.C. YARGITAY HUKUK GENEL KURULU Esas : 2017/1263 Karar : 2019/603 Tarih : 23.05.2019 tarihli kararında ‘taşınmazın 1917 doğumlu miras bırakan Şükrü Hayda adına kayıtlı iken 12.04.2004 tarihinde satış suretiyle davalı ...'ya temlik ettiği, temlik tarihinde miras bırakanın oldukça ileri bir yaşta olduğu, eşinin de kısa bir süre önce vefat ettiği, sosyal güvencelerinin bulunmadığı, miras bırakanın eşi Fatmana Hayda'nın ölmeden önce hasta olup uzunca bir süre yatağa bağımlı bir şekilde yaşadığı, bu sırada her türlü bakım ve ihtiyaçlarının davalı gelini tarafından sağlandığı, tedavi için yattığı hastanede günlerce kaldığı, bu sırada dahi yanında sadece davalının kalarak refakat ettiği, 12.12.2009 tarihinde vefat eden miras bırakanın da ölmeden önce üç dört yıl kadar yatağa bağımlı yaşadığı, bu zor günlerinde ölünceye kadar davalı ve eşi tarafından bakılarak tüm ihtiyaçlarının onlar tarafından temin edildiği, davacı kızlarının ise gerekli ilgiyi göstermedikleri dosyada dinlenen tanık beyanlarından anlaşılmaktadır.’
Diyerek somut olayı özetlediği emsal davada muris muvazaası olmayıp miras bırakanın minnet duygusuyla hareket ettiğine karar vermiştir.
Yine ‘pankreas kanseri olan murisin bakımı ve tedavisi ile davalının ilgilendiği, bu bakım karşılığında duyulan minnet duygusu nedeni ile dava konusu taşınmazın devredildiği’ Yargıtay Birinci Hukuk Dairesi Esas : 2019/1944 Karar : 2019/2965 Tarih : 15.05.2019 Tarihli Kararı
‘Somut olayda, 1929 doğumlu miras bırakan ...'un 30.06.2012 tarihinde öldüğü, son zamanlarında gerek miras bırakanın gerekse eşinin akıl sağlıklarının da azaldığı, ilgi ve bakıma muhtaç oldukları, uzun süreden beri kendileriyle hemşire olan kızı Melek ile onun kocası olan davalının ilgilendikleri, anılan hususların davalı tanıkları yanında bir kısım davacı tanıkları tarafından da ifade edildiği dosya içeriği ve toplanan delillerden anlaşılmaktadır. Değinilen olgular yukarıda açıklanan ilkeler çerçevesinde değerlendirildiğinde, miras bırakanın dava konusu taşınmazını kızının kocası olan davalı damadına temlik etmekteki gerçek amaç ve iradesinin mirasçıdan mal kaçırmak olmadığı, minnet duygusuyla hareket ettiği sonuç ve kanaatine varılmakta’ Yargıtay Birinci Hukuk Dairesi Esas : 2016/5488 Karar : 2019/3981 Tarih : 20.06.2019
‘Somut olayda, miras bırakan ...’nin temliki yaptığı tarihte 84 yaşında olduğu, davalı ile aynı apartmanda altlı üstlü oturdukları, murisin bakımının davalı tarafından yapıldığı tanıklarca bildirilmiş olup, temlikin mal kaçırma amacıyla değil bakım karşılığı minnet duygusu ile yapıldığı sonucuna varılmaktadır.’ Yargıtay Birinci Hukuk Dairesi Esas : 2016/13155 Karar : 2019/5597 Tarih : 31.10.2019
‘Somut olayda, davacının tek tanığı tarafların kardeşi Türkan taşınmazın miras bırakanın borçlarını ödemesi sebebiyle davalıya devredildiğini, miras bırakana ölene kadar davalının baktığını ve miras bırakanın çocuklarını ayırt etmediğini bildirmiş olup, toplanan deliller ve tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde miras bırakanın çekişme konusu taşınmazı borçlarına karşılık ve minnet duygusu ile temlik ettiği sonucuna varılmaktadır.’ Birinci Hukuk Dairesi Esas : 2016/11064 Karar : 2019/5912 Tarih : 19.11.2019 Bu konuda örnekler çoğaltılabilir.
Yargıtay’ın aradığı 2. Kriter gerçekten de mirasçıdan mal kaçırma niyetinin olup olmadığıdır. Burada yardımcı bir kriteri de kullandığını görmekteyiz. Bu da miras bırakanın başkaca bir malı olup olmadığıdır. Yani miras bırakan mallarının tamamını değil bir kısmını temlik etmişse miras bırakanın istese idi diğer mallarını da temlik edeceğini ama etmeyerek terekede tuttuğunu dolayısı ile amacın mirasçıdan mal kaçırmak olmadığını kimi emsal kararlarda belirlemiştir. Örneğin Yargıtay Birinci Hukuk Dairesi Esas : 2019/1906 Karar : 2020/4015 Tarih : 10.09.2020 tarihli kararında ‘ …….Miras bırakan Mediha’nın dava dışı 4 parça taşınmazı daha bulunmakta olup mirastan mal kaçırma amacıyla hareket etse idi bu taşınmazlarını da elden çıkarması gerektiği gibi bilakis miras bırakanın davacıya maddi yardımda bulunduğu dinlenen davalı tanıklarının beyanlarıyla sabittir.”
Diyerek somut olayın muris muvazaası olmayıp miras bırakanın minnet duygusuyla hareket ettiğine karar vermiştir.
Yine Yargıtay Birinci Hukuk Dairesi Esas : 2016/13269 Karar : 2019/5778 Tarih : 11.11.2019 kararında konuya ilişkin olarak “Somut olayda, yukarıda değinilen ilke ve olgular tüm dosya içeriği tanık anlatımları ile birlikte değerlendirildiğinde, miras bırakanın davalı oğlu ... ve davalı gelini ... ile uzun yıllardır birlikte yaşadığı, dava konusu taşınmaz dışında murisin başka mallarının da olduğu, mal kaçırma kastı olsaydı bu taşınmazlarını da temlik edeceği, gerçek amaç ve iradesinin mirasçıdan mal kaçırmak olmadığı, davalı oğlu ve gelinine duyduğu minnet duygusuyla hareket ettiği sonuç ve kanaatine varılmaktadır.”
Yine Yargıtay yukarıdaki 2 kriter kadar açık olmasa da genel olarak aşağıdaki çerçeveyi minnet duygusuyla yapılan satışlarda özel olarak tekrarlamaktadır. ‘
Muris muvazaası iddiasına dayalı uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşınmaktadır. Bunun için de ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, miras bırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alış gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.
Miras bırakan tarafından yapılan temlikin mirastan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğunun ispatı hususuna gelince; gerek 4721 sayılı Türk Medeni Kanununun 6. maddesindeki "Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri, hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlüdür" düzenlemesi ve gerekse 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 190/1. maddesindeki "İspat yükü, kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir" düzenlemesi uyarınca bu husustaki ispat yükünün davacı tarafa ait olduğu açıktır.
Yargıtay mirasçılar ile miras bırakan arasında yapılan satışlarda öncesinde kural olarak muris muvazaasını kabul ederek yapılan temlik işlemini iptale mahkum kabul ederken artık minnet duygusuyla yapılan temlikin varlığı halinde iptal edilemeyeceğini kabul etmiştir.
KATEGORİLER
SON YAZILAR
- Ön Mirasçı Artmirasçı Atanmasından Kaynaklanan Dava
- Mirastan Feragat Sözleşmesinin İptali Davası
- Vasiyetnamenin Açılmasına İlişkin Yabancı Mahkeme Kararlarının Tanınması ve Tenfizine İlişkin Dava
- Vasiyetnamenin Tenfizi (İfası/Yerine Getirilmesi) Davası
- Vasiyetnamenin İptali Davası
- Belirli Mal Vasiyeti Davası
- Vasiyetnamenin (Mirasçılık Belgesi) Açılması ve İlgililere Okunması Davası
-
TELEFON
(0532) 792 76 22E-POSTA
info@kocakhukuk.com